Dolgu işlemleri ciltte gençleşme ve dolgunluk sağlasa da bazı sorunlara yol açabilir. İşlem sonrası en sık karşılaşılan sorunlar arasında şişlik ve kızarıklık bulunur. Ayrıca morluk ve ağrı da yaygındır. Daha nadir ve ciddi yan etkiler ise enfeksiyon veya alerjik reaksiyonlar şeklinde kendini gösterebilir. Özellikle vasküler komplikasyonlar ciddi sonuçlar doğurabilir; iskemi ve doku nekrozu gibi. Yanlış uygulama sonucu dolguların damarlara girmesi bu problemleri tetikler. Bu tür komplikasyonların önlenmesi için derinlemesine anatomik bilgi ve doğru uygulama teknikleri şarttır.
Dolgu sonrası şişlik neden olur?
Dermal dolgu enjeksiyonları sonrası şişlik vücut tarafından doğal olarak verilen bir inflamatuar tepkidir. Bu durum enjeksiyon sırasında kullanılan iğne veya kanülün cilt altı dokularında yarattığı mikro travmalardan kaynaklanır. Bu küçük yaralanmalar bağışıklık sistemini aktive eder ve inflamatuar mediyatörlerin salınımını tetikler. Sonuç olarak kan damarları genişler ve dokularda sıvı birikimi artar bu da şişliğe yol açar.
Şişliğin derecesini etkileyen faktörler:
- Enjeksiyon Yeri: Dudaklar gibi hassas bölgeler daha belirgin şişliklere eğilimlidir. Daha az hassas bölgeler olan yanaklar veya çene şişliği daha az gösterir.
- Dolgu Türü: Farklı dolguların su çekme kapasiteleri farklılık gösterir. Özellikle hyaluronik asit bazlı dolgular daha fazla su çekerek şişliği artırabilir.
- Teknik ve Enjeksiyon Derinliği: Yüzeyel enjeksiyonlar derinlere kıyasla daha fazla şişlik yapabilir.
- Bireysel Yanıt: Kişisel bağışıklık sistem tepkileri cilt hassasiyeti ve genel sağlık durumu da şişliği etkiler.
Bu inflamatuar tepki genellikle geçicidir ve enjeksiyondan sonra ilk 24 ila 72 saat içinde en belirgin hale gelir. Tipik olarak şişlik birkaç gün içinde azalır ancak hassas bölgelerde daha uzun sürebilir. Dolgu sonrası şişlikle başa çıkmak için soğuk kompres uygulamak ve belirli ilaçlardan (aspirin gibi) kaçınmak etkili yöntemlerdir. Bu yaklaşımlar inflamatuar süreci hafifletir ve konfor sağlar.
Dolgular enfeksiyona nasıl yol açar?
Dermal dolgu işlemleri sırasında enfeksiyon riski birkaç faktöre bağlı olarak artabilir. İşlem sırasında cilt yeterince sterilize edilmediğinde bakteriyel kontaminasyon meydana gelebilir. Cilt yüzeyi veya çevresel faktörlerden kaynaklanan bakteriler dokuya girerek enfeksiyonlara yol açabilir. Bu durum çoğunlukla selülit veya apse gibi lokal enfeksiyonlar şeklinde ortaya çıkar.
Steril olmayan ekipman kullanımı enfeksiyon riskini önemli ölçüde artırır. Ekipmanın uygun şekilde sterilize edilmemesi enfeksiyon kapılarını açar. Dolgu maddesi üzerinde biyofilm oluşumu enfeksiyonların kronikleşmesine neden olur. Biyofilmler bakterilerin antibiyotiklere ve bağışıklık sistemine karşı direnç geliştirmesine imkan tanır.
Enjeksiyon teknikleri de enfeksiyon riskini etkiler:
- Çok yüzeysel veya derin enjeksiyonlar yapılması
- Kan damarlarına yanlışlıkla enjeksiyon yapılması
Dolgu maddesinin özellikleri de önemlidir:
- Partikül bazlı dolgular hyaluronik asite kıyasla biyofilm oluşumuna daha meyillidir.
- Vücut tarafından zor parçalanan dolgular bakteri adhesyonuna ve biyofilm oluşumuna zemin hazırlar.
Hasta faktörleri de enfeksiyon riskini belirler:
- Diyabet bağışıklık sisteminin baskılanması
- Sık enfeksiyon geçmişi olan bireyler
Gecikmiş enfeksiyonlar çoğunlukla biyofilm oluşumu veya bölgedeki diğer travmatik olaylar sonucu tetiklenir. Bu enfeksiyonlar ilk enjeksiyondan haftalar veya aylar sonra belirebilir. Dolgu işlemleri sonrası ortaya çıkan enfeksiyonlar uygun önlemler alınmadığında ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu yüzden dolgu uygulamalarında steril koşulların sağlanması doğru tekniklerin kullanılması ve risk faktörlerinin dikkate alınması büyük önem taşır.
Damar komplikasyonları dolgu ile nasıl olur?
Dermal dolgular sıklıkla güzellik ve gençleştirme amacıyla tercih edilse de bu prosedürler bazen ciddi vasküler komplikasyonlara yol açabilir. Yanlış uygulamalar sonucunda dolgu maddeleri damar içine enjekte edildiğinde veya damarları sıkıştırdığında ciddi sağlık problemlerine neden olur. Bu durum genellikle anında müdahale gerektiren acil bir hal alabilir.
- Damar İçi Emboli: Yanlışlıkla atardamara enjekte edilen dolgu maddesi kan akışını bloke eder. Bu tıkanıklık sonucu doku iskemisi ve nekroz meydana gelebilir. Gözleri besleyen arterlerin etkilenmesi körlüğe kadar varan sonuçlar doğurabilir.
- Damar Dışı Sıkışma: Dolgu maddelerinin damarların çok yakınına enjekte edilmesi bu damarları sıkıştırarak kan akışını azaltabilir. Bu özellikle yüzün damar yoğun bölgelerinde lokal doku nekrozuna sebep olabilir.
Vasküler olaylar genellikle şiddetli ağrı cildin beyazlaması ve bazen ağ benzeri cilt renk değişiklikleri ile kendini gösterir. Bu belirtiler tıkanıklığın hemen ardından başlar ve hızlı bir şekilde doku hasarına ilerleyebilir. Dolayısıyla bu tür komplikasyonların yönetiminde erken müdahale hayati önem taşır. Tedavi sürecinde dolgu maddesini çözmek için hyalüronidaz, kan akışını normale döndürmek için vazodilatörler ve doku oksijenlenmesini artırmak için hiperbarik oksijen tedavisi gibi yöntemler devreye girer. Retinal kan akışını yeniden sağlamak amacıyla alınan acil önlemler görme ile ilgili vakalarda kritik rol oynar.
Dolgu sonrası morarma ve kızarıklık neden olur?
Dolgu sonrası morarma ve kızarıklık sıklıkla görülen yan etkilerdir. Morarmanın temel sebebi enjeksiyon işlemi sırasında kan damarlarına mekanik zarar verilmesidir. İğne veya kanül deri altına nüfuz ederken küçük kan damarlarını yaralayabilir. Bu durum kanın cilt altında birikmesine ve morlukların oluşumuna yol açar. Morlukların şiddeti delinme derinliğine ve hasarın büyüklüğüne bağlı olarak değişiklik gösterir.
Kızarıklık ise cildin inflamatuar yanıt vermesiyle ortaya çıkar. Cilt ve alt dokular zarar gördüğünde vücut hasarlı bölgeye kan akışını artırır. Bu süreç iyileşmeyi destekler ve kızarıklığın meydana gelmesine neden olur. Ayrıca dolgu maddelerinin su çekme özelliği bölgesel şişliklere ve dolayısıyla kızarıklığın artmasına katkıda bulunur.
Bireysel özellikler de morarma ve kızarıklık üzerinde belirleyici olabilir. Cilt yapısı damar yoğunluğu ve işlem gören bölgenin hassasiyeti bu yan etkilerin şiddetini etkiler. Özellikle ince ciltli ve damar yoğunluğu yüksek bölgeler daha duyarlıdır.
Son olarak enjeksiyon teknikleri de morarma ve kızarıklık riskini azaltabilir. Deneyimli uygulayıcılar daha az travmatik olan kör uçlu kanüller kullanabilir.